11. Sınıf Felsefe Tarama Testi Test 5

%%PERCENTAGE%%
Doğru Sayısı: %%SCORE%%
Yanlış Sayısı: %%WRONG_ANSWERS%%
Boş Sayısı: %%BOS%%

Soru 1

Skolastik felsefe, Hristiyanlığın öğretilerini akılla anlaşılır kılma çabasının sonucunda ortaya çıkmıştır. Felsefi açıklamalar dinsel kabullere uygun yapılmıştır. Akıl-inanç probleminde aklın yetersizliği vurgulanmış, bu eksikliğin inançla tamamlanabileceği düşünülmüştür. Aklın yetersizliğinin yanında bireyin de yetersiz olduğu düşünüldüğünden kiliseye tam bağlılığın esas alınması gerektiği savunulmuştur. Yönetim, ekonomi ve hukuk gibi alanlarda da din tek belirleyici unsurdur. Rönesansla başlayıp 17. yüzyılda pekişen düşünce sistemine modern düşünce adı verilir. Skolastik felsefenin düşünce alanında ve hayatın tüm yönlerinde etkili oluşu, modern düşüncenin yarattığı değişimin yine hayatın tüm yönlerinde etkili olması sonucunu doğurmuştur. Modern düşüncede felsefe, bilimi temel almış, akıl tek kılavuz haline gelmiştir. Birey ve bireyin düşüncesi tüm yönleriyle öne çıkarılmıştır. İnanç ve akıl farklı iki alan olarak kabul edilmiş, birbirinden ayrı konumlandırılmıştır.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi modern düşüncenin Skolastik düşünceden farkı değildir?

A
Toplumsal ve dinsel olanın yerine bireysel ve bilimsel olan geçmeye başlamıştır.
B
Hayatın tüm unsurları dini düşünceden arındırılarak yeniden yorumlanmıştır.
C
Hukuki, yönetimsel, ekonomik sorunlar akıl ve inanç çerçevesinde tartışılmaya başlamıştır.
D
Kutsal metinlerin doğruluğu tartışılmaya başlanmıştır.
E
Akla dayalı felsefi anlayış tekrar önem kazanmaya başlamıştır.
Soru 2

Bacon, insanlığa gerekenin bilimsel bir pratiğe dayanan yeni bir tutum ve yöntem bilgisi olduğunu düşünür. Bacon’a göre önce doğayı deneyler aracılığıyla gözlemleyip verileri toplamamız, ardından ne bildiğimizi çözümlememiz ve sonunda da ulaştığımız en güvenilir doğrulara göre hareket etmemiz gerekir. Öne sürdüğü bu “yeni mantık”, bu yeni düşünme yolu Aristotelesçi tasımın (kıyasın) yerini alacaktır. Eski düşünme yöntemleri doğa yasalarının gerçek bilgisini üretecek durumda değildir. Bacon ancak yeni deneysel yöntemle doğaya egemen olunabileceğini düşünmektedir. Ancak doğaya egemen olmak için önce onu iyice tanımak, hangi nedensel yasalarla nasıl işlediğini iyice bir anlamak gerekmektedir: “Bilgi güçtür, egemen olmaktır.” Fakat nedensel yasaların bilgisine ulaşmanın önünde bazı engeller bulunmaktadır. Bacon doğayı yorumlayarak açıklamaktan çok, ona ilişkin acele kestirimlerde bulunmamıza yol açan yanlış kanı ve önyargılara dayalı düşünceleri idoller yani zihnin putları olarak adlandırır. İnsanoğlu doğayı kendi gerçekliği içinde kavrayıp ona egemen olmak ve doğru bilgilere ulaşmak istiyorsa, ilk yapması gereken şey, insan zihnine yer etmiş bu idollerden bir an önce kurtulmaktır.

Buna göre doğaya egemen olmak aşağıdakilerden hangisi ile sağlanabilir?

A
Eski düşünme yöntemleri ile yeni yöntemleri birleştirerek varlığı bilgisine ulaşarak
B
Varlığın mutlak bilgisine ulaşmak zor olsa da yeni bilimsel yöntemin bunu sağlayacağına inanarak
C
Akıl ilkelerine göre bilim yapıldığında doğaya egemen olmanın yolunun açılacağının farkına vararak
D
Yeni bilim anlayışının ilkeleriyle doğanın bilgisine ulaşmayı engelleyen kuruntuları yok ederek
E
Olgular arasında var olan ilişkileri Tanrı’nın yasaları ile çözümleyerek
Soru 3

Kötülük diye adlandırdığımız şeylerin bir kısmı, zorunlu olarak, sonlu bir evrende yaşadığımız gerçeğinin bir sonucudur. Nitekim eşya zaman ve mekânda sınırlanmış olmalıdır. Eşya sonsuza kadar var olamaz, insan da dâhil olmak üzere hepsi fanidir. Dolayısıyla bu sınırlamalar ve beraberinde getirdikleri kötülük en kusursuz evrende dahi gereklidir.

Düşünceleri 15-17. yüzyıl felsefesine kaynaklık eden Aquinalı Thomas’ın bu ifadelerini, temel mesele yapan kavram aşağıdakilerden hangisidir?

A
“Varlığın özünde ruh ve madde cinsinden iki ayrı cevher olduğu” anlamına gelen düalizm
B
“Duyular ile algılayamadığımız varlıkların nedenlerini ve temellerini” konu alan metafizik
C
“Kötülük probleminin çözümüne yönelik bir çaba” olan teodise
D
“Düşüncenin üzerine düşünme” anlamına gelen refleksif düşünce
E
“Tüm bilgilerin göreceli olduğu, kişiden kişiye değiştiği” anlamına gelen rölativite
Soru 4

Ütopya olmayan yer anlamına gelmektedir. Siyaset felsefesinde gerçekleşmesi mümkün olmayan hayali devlet düzenlerini tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Filozoflar geliştirmiş oldukları ütopik devlet anlayışları ile ideal bir düzen arayışında bulunmuşlardır. Distopyalar ise korku ütopyalarıdır. 20. yüzyılda yaşanan savaşlar, filozofları gelecekte dünyanın karşı karşıya kalacağı yaşam biçimi hususunda endişelenmeye itmiş ve yazılan distopyalarla halkın olabilecek şeyler hususunda uyanık kalması sağlanmaya çalışılmıştır.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A
Farabi’nin ‘Erdemli Şehir’ düşüncesinde, şehri yöneten idareci bedenen ve ruhen sağlam, zeki, öğrenme ve öğretmeyi seven, dürüst kimseler olmalıdır. Ancak bu sayede topluma bu değerler aşılanabilecektir. Dolayısıyla Farabi’nin bu düşüncesi bir ütopyadır.
B
Thomas More 54 büyük şehri barındıran bir ada hayal eder. Bu adada insanlar günde 6 saat çalışarak tüm toplumun temel ihtiyaçları giderilir, artan kalan zamanlarda ise insanlar sanat ve bilimle meşgul olur, ruhlarını olgunlaştırırlar. Dolayısıyla More’un düşüncesi bir ütopyadır.
C
Campenella’nın ‘Güneş Ülkesi’ düşüncesinde bilim ve felsefe egemendir. Devletin başında hem filozof hem rahip olan bir hükümdar vardır. Herkese yeteneğine göre iş verilir ve herkes ihtiyacı olanı, hak ettiğini elde eder. Dolayısıyla Campenella’nın düşüncesi bir ütopyadır.
D
George Orwell’ın ‘1984’ adlı eserinde dünya kuvvetleri denk olan üç büyük cepheye ayrılmıştır. Her yere ‘Büyük birader sizleri gözetliyor.” levhası asılmıştır. Ülke yönetimi etrafa ‘Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, bilgisizlik güçtür.’ yazılı levhalar astırır. Dolayısıyla 1984 bir ütopyadır.
E
Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’ düşüncesinde bilim ve teknolojinin zirvede olduğu bir gelecek hâkimdir. İnsanlar belirli düşüncelere göre koşullandırılır. Sevmek, acımak gibi insani duygular silinir. Dolayısıyla Cesur Yeni Dünya bir distopyadır.
Soru 5

Demokritos ve La Mettrie gibi düşünürlere göre asıl var olan şey maddedir. Evrendeki her şey madde ve onun hareketlerine indirgenebilir. Platon ve Aristoteles’e göre ise asıl var olan şey ideadır. Platon’da asıllar idealar âleminde yer alırken, Aristoteles’e göre ise form da kendisini maddede açığa çıkarabilir. Descartes’a göre ise varlık bir bakıma madde bir bakıma da düşünceden meydana gelmektedir. Descartes’ta düşünceden kastedilen bilinçtir.

Buna göre Descartes ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A
Descartes’ın varlık anlayışı özellikle materyalizm üzerine şekillenmiştir
B
Descartes’ın varlık anlayışı temelde idealizm üzerine inşa edilir.
C
Descartes’a göre ruh da madde cinsindendir.
D
Descartes şüphe anlayışını savunarak doğru bilginin imkânsızlığına vurgu yapar.
E
Descartes’ın varlık anlayışı materyalist ve idealist görüşlerin bir sentezi durumundadır.
Soru 6

Rönesans’ın doğa görüşü; Kopernik’in, Telesio’nun ve Bruno’nun yapıtında Antik Yunan görüşüne karşıt bir görüş olarak biçimlenmeye başlamıştır. Bu karşıtlığın merkez noktası; doğa dünyasının, fizik bilimince incelenen dünyanın bir organizma olduğunun yadsınışı, onun hem zekâdan hem de yaşamdan yoksun olduğunun ileri sürülüşüydü. Bundan dolayı, doğa dünyası kendi devinimlerini rasyonel bir biçimde düzenleyemez, hele kendi kendini hiç devindiremez. Doğa yasaları bir organizma değil, bir makinedir. Ancak Rönesans düşünürleri de, Antik Yunan gibi, doğa dünyasının düzenliliğinde zekânın bir anlatımını görmekteydiler. Antik Yunanlılar için bu zekâ doğanın kendi zekâsıyken, Rönesans düşünürleri için doğadan başka bir şeyin, doğanın Tanrısal yaratıcısının, yöneticisinin zekâsıdır.

Buna göre Rönesans’ın doğa anlayışını Antik Yunan doğa anlayışından ayıran temel konu aşağıdakilerden hangisidir?

A
Doğanın kendine özgü bir zekâsının olduğunu varsaymaları
B
Doğa yasalarının bir organizma olduğunu öne sürmeleri
C
Doğanın Tanrısal bir gücün zekâsı ile devinimde bulunduğunu düşünmeleri
D
Doğa dünyasının zekâ ve yaşam dolu olduğunu ileri sürmeler
E
Doğa dünyasının kendi devinimlerini rasyonel bir biçimde düzenleyeceğini önermeleri
Soru 7

Skolastik düşünce tarzını reddeden hümanizm, özellikle kilisenin otorite olarak görülmesine karşı çıkmıştır. İnsanı MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin dogmatik etkisinden uzaklaştırmaya çalışan hümanizm ile kuşkucu felsefe yeniden önemli hâle gelmiştir.

Bu bilgiler ışığında Dante’nin ‘İlahi Komedya’ adlı eserinden alınan;

Ne Cehennem’in zifiri karanlığı,
ne alabildiğine bulut kaplı,
gezegensiz, yoksul bir gökyüzü,

gözlerime böyle kalın bir örtü örtmüştü,
ne de duyularımı köreltmişti,
üstümüze çöken bu duman gibi, öyle ki,

insan açık tutamıyordu gözlerini;
hem bilge hem dost rehberim, bunun üzerine
yanıma yaklaştı, omzunu uzattı.

Yolunu şaşırmamak, yaralanmasına, belki de
ölmesine yol açacak bir nesneye
çarpmamak için rehberinden ayrılmayan biri gibi,

leş gibi kokan bu havada ben de, sürekli:
“Sakın yanımdan ayrılayım deme” diyen rehberimi
dinleye dinleye yürüyordum.

şiirinde “Sakın yanımdan ayrılayım deme.” diyen rehberini aşağıdakilerden hangisi temsil eder?

A
Tanrı
B
Doğa
C
Akıl
D
Felsefe
E
Sanat
Soru 8

Hümanizm, Antik Yunan felsefesine geri götüren bir düşünüşün sonucudur. Bu geri dönüş ile insan ve evren yeniden yorumlanmış, insanın yeniden özneleşmesinin yolunu açan bir yönelim olmuştur. Bu bakımdan hümanizm, insanın merkeze alındığı ve aklının öne çıkarıldığı bir bakış açısıdır.

Buna göre hümanist yönelimin aşağıdakilerden hangisine yönelik bir tepki olduğu söylenemez?

A
Felsefenin konusu dindir.
B
Doğa; din ve akıl ile açıklanabilir.
C
Hayatın tüm unsurları geri plandadır.
D
Toplumsal hayat dünyevidir.
E
Birey geri plandadır.
Soru 9

Amacım bu, yani insan bilgisinin kaynağını, bunun yanında da inancın, sanının ve onaylamanın temellerini ve derecelerini araştırmak olduğuna göre, artık zihnin fiziksel yönüyle ilgilenmeyeceğim; onun özünü neyin oluşturduğunu, ruhumuzdaki hangi devimler ya da bedenimizdeki hangi değişimler yüzünden organlarımızla duyumlar ya da anlama yetilerimizden ideler elde ettiğimiz ve bu idelerden bir bölümünün ya da hepsinin oluşumları yönünden maddeye bağlı olup olmadığı konularıyla uğraşacağım.

John Locke “İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme”

Bu parçadan hareketle Locke’un aşağıdakilerden hangisi ile ilgilendiği söylenemez?

A
Ruhtaki devimlerle zihindeki ideler arasındaki ilişki
B
İnsan bilgisinin kaynağı
C
Zihnin özünün ne olduğu
D
İdelerle madde arasındaki ilişki
E
Akıl yoluyla elde edilen idelerin temellendirilişi
Soru 10

15-17. yüzyıl filozoflarından Leibniz’in bir yanı İlk Çağ’da, bir yanı Orta Çağ’da, bir başka yanı ise kendi çağındadır. Platonculuğu, Aristoteles’i, Skolastik felsefeyi yeniden değerlendirip yorumlayarak bunları modern mekanist felsefeye harmanlamak çabasındadır. Modern mekanik felsefe, Descartes’ta gördüğümüz gibi evreni önceden belirlenebilen yasallıklarla uyumlu işleyen bir makine gibi görür. İşte Leibniz’in uyumu gözeten tavrı, mekanik dünya tasarımı ile erekselci metafizik hatta dinsel dünya tasarımını birleştirme uğraşında açığa çıkar. Bir başka deyişle, işleyişi bilimsel olarak saptanabilir evrenin metafizik temellerini ortaya koyar. Çünkü Leibniz mekanik biçimde açıklanabilen fenomenlerin altında metafizik tözler olduğu düşüncesindedir.

Bu görüşleri ile Leibniz, aşağıdaki ifadelerden hangisi ile tanımlanabilir?

A
Doğa filozofudur.
B
Uyum filozofudur.
C
Antik dönem filozofudur.
D
Materyalist bir filozoftur.
E
Kinik bir filozoftur.
Üyelerimiz test çözdükçe puan kazanmakta ve kazandığı puanlarla ücretsiz kitaplar alabilmektedir. Şu an üye girişi yapmadığınız için puan kazanamayacaksınız.
SINAVI BİTİR
Toplam 10 Soru.
Liste
Geri dön
Tamamlananlar işaretlendi.
12345
678910
Son
Geri dön



Bildir

Test İstatistikleri (Ortalama)

Başarı Tablosu

İsim Soyisim Doğru Yanlış Süre
Takip Et
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör