Bir ilk kitap ama ilkliğini çoktan noktalamış. 1960’ta Dost Yayınları arasından çıkan Hal­laç, bütün öfkesi, isyankarlığı içinde Leyla Erbil’i durmuş oturmuş, usta bir öykücü ola­rak tanıtır okura. Bu, baş tanımaz, bir yerden çıkagelir. Leyla Erbil kimsenin izini sürmez, hiçbir eserden Zaten geleneğe , birikime kafa tutmaktadır.

Eleştirmen, Hallaç’la ilgili aşağıdakilerin hangisine değinmemiştir?

Diller her zaman yabancı sözcükler, hatta kimi zaman dil bilgisi unsurlarını alırlar. Bu bir bakıma o dilin geliştirdiği kültürel ilişki­lerin sonucudur . Oysa çoğu zaman alınan sözcükler hemen kuşatılır ve ana dilin ku­rallarına uydurulur. Yeni yapıların içine girer, yeni anlamlar kazanır, neredeyse ilk haline benzemez olur; artık alındığı dildeki anlamı, etimolojisi, uymak zorunda olduğu kuralları umursamaz . Bu bir iyileştirme işlemidir ve her dil bunu böyle yapar.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çı­karılamaz?

Evet, herkes roman yazabilir. Hepiniz roman yazabilirsiniz. Edebiyat denen şey nedir bi­liyorsanız, yazma, anlatma gücünüz varsa, kendinize özgüyse deyişiniz, toplum ve in­ sanı ilgilendiren sorunları gereği gibi biliyor­sanız; sanat yapıtında özle biçimin kaynaştı­rılmasını öğrenmişseniz, dünya romanlarının en güzellerini, en başarılılarını bir sınava gi­recekmiş gibi okuyup incelemişseniz… En sonra da romancı doğmuşsanız… O zaman hepiniz roman yazabilirsiniz.

Bu paragrafa göre aşağıdakilerden hangi­si roman yazabilmenin koşulları arasında yer almaz?

İnsan, dünyaya iyimser olarak gelmektedir. Küçük çocukların en tatlı hayaller içinde bü­yüdüklerini hatırlayacak olursanız bu sözün doğruluğuna inanırsınız sanıyorum. Sonra­dan kötümser olduğumuza göre dostlarımızı iyimser insanlardan seçelim. Neşe bulaşır, derler. Onların neşeleri bize ulaşır, hayatı hoş tarafından almaya alışacağımız için kö­tümserliğimizden eser kalmaz belki.

Yazar, bu parçada aşağıdakilerin hangi­sinden yakınmaktadır?

Vautrin, Balzac’ın roman kahramanlarından biridir, hem de birkaç romanında ortaya çı­ kar. Bir gün dostları, Balzac’ın çalışma oda­sına girivermişler, şaka olsun diye, dalgın ve yorgun yazara, “Mösyö Vautrin aşağıda bekliyor .” demişler. Balzac telaşla yerinden kalkmış, “Buyursun!” demiş. Artık, roman kahramanını gerçekten yaşıyor mu sandı, yoksa bir ad benzerliği mi onu aldattı, bil­miyorum. Fakat bu şakanın anlatılış biçimi Balzac’ın Vautri’ni yaşıyor sandığını gösterir gibidir. Bu özelliğiyle Balzac’ın eserleri çok inandırıcıdır. Bir romancı, yarattığı kişileri ya­şıyor  gibi görüyorsa  biz okuyucular onlara hayli hayli inanırız.

Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakiler­den hangisidir?

İletme  ve taşıma  gibi  iki hassas  fonksiyonu var dilin . Dil de tıpkı karın gibi , baş gibi, diş gibi ağrıyabiliyor, hastalanıyor. Sistemi oluşturan unsurlardan biri  bozulunca,  yan­lış kullanılınca işini göremez oluyor, yeter­sizleşiyor. Dil hastalıklarının birçok insanda görülen bir zafiyete dönüştüğü toplumlarda insanlar birbirlerini anlamamaya, meramları­nı doğru ve güzel ifade edememeye başlı­yorlar. Bu yüzden dilin ürettiği ve taşıdığı şey yani kültür geriliyor, bir zaman sonra da yok olup gidiyor.

Bu paragrafta asıl anlatılmak istenen aşa­ğıdakilerden hangisidir?

Birkaç yıl oluyor. Anadolu’nun şirin bir ka­sabasında pazar yerine gitmiştim sabahın serinliğinde. Boynumda fotoğraf makinesi dolaşıyordum cıvıl cıvıl sesler, yüzler içinde. Anadolu’yu bir anda verip geçen renkler , bi­çimler içinde. Kendi memleketimde yabancı turiste benzemek korkusuyla fotoğrafa dile­diğim yerde davranıyordum . Üstelik makine­yi bir sahneye doğrultur doğrultmaz yüzler bana çevriliyor , hayat duraklıyor, tadını kay­bediyor .

Bu parçanın anlatımında aşağıdaki duyuların hangisinden yararlanılmamıştır?

Güven Turan’ın ilk kitabı Dalyan, o güne ka­dar okuduğumuz romanların kurgu anlayışı­na , üslubuna, dili kavrayış biçimine ve olay örgüsüne hiç benzemiyordu bu romanın ör­güsü sonraki yıllar, Turan’ı araştırıp izledik­çe, onun başta şiir olmak üzere edebiyat tav­rıyla ürünlerini ortaya çıkarışına şahit olduk.

Bu parçada eleştirmen, aşağıdaki anlatım niteliklerinden hangisini kullanmıştır?