“Mazhar Müfit Kansu: Paşam, başarı sağlandığın­da hükumet şekli ne olacaktır?
Mustafa Kemal: Muhakkak mevcut hükumet şekli, bu memleketin refah, mutluluk ve ilerlemesine ye­terli gelmeyecektir. Başka bir hükumet biçimi ara­yıp bulmamız lazım geldiği kanaatindeyim. Açıkça söyleyeyim, hükümet şekli zamanı gelince cumhu­riyet olacaktır”.
Yukarıda verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Medeni Kanun’un çağdaş, laik ve demokratik ni­teliği, azınlıkların Lozan Antlaşması ile kendilerine tanınan bazı hukuksal ayrıcalıklardan kendi istekle­riyle vazgeçmelerini Medeni Kanun’un kendilerine de uygulanmasını talep etmelerini sağladı.

Buna göre;
I. Türk Medeni Kanunu’nun çağdaş, laik ve de­mokratik olduğuna,
II. Azınlıkların Türk yönetiminden memnun olduk­larına,
III. Medeni Kanun’un sadece azınlıkların haklarını kapsadığına
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

Halifeliğin kaldırılması ile;
– Laik düzene geçişte önemli bir aşama gerçek­leştirildi.
– Yapılacak inkılapların önü açıldı, devletin rejimi konusunda tartışmalara yol açabilecek bir ku­rum ortadan kaldırıldı.
Yukarıdaki bilgilere göre, aşağıdakilerden han­gisi söylenebilir?

23 Nisan 1920’de açılan TBMM, kuruluş ve işleyiş biçimiyle fiilen bir cumhuriyetti. Ancak ülkenin milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu bir sı­rada bunun açıkça ifade edilmesi, rejim tartışmala­rının gündeme gelmesi ulusal birlik ve beraberliğe zarar verebilirdi. Bu nedenlerden dolayı Cumhuri­yet, 29 Ekim 1923’te ilan edildi.

Buna göre;
I. Cumhuriyetin ilanı TBMM’nin açılmasından sonra gerçekleştirilmiştir.
II. Milli Mücadele Dönemi’nde öncelikle birlik ve beraberlik hedeflenmiştir.
III. Cumhuriyetin ilanı ile devlet rejimi sorunu çözü­me kavuşturulmuştur.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

Gerçekte biz yüzyılın gereklerine ve milletin gerçek gereksinimlerine göre yasa yapmalıyız… En uygar uluslar derecesinde hukuk kurallarımızı da iyileş­tireceğiz. Yüz sene, beş yüz sene, bin sene evvel yaşayan bir toplum için yapılan yasalarla bugünkü toplumu yönetmeye çalışmak gaflettir.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisine ulaşıla­bilir?

Ben, Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuklu idaresi sonrasında Anadolu’da ortaya çıkan küçük hükumetlerin isimlerini okurken bir takım beylikler yanında bir de Ankara Cumhuri­yeti’ni görmüştüm. Tarih sayfalarının bana bir cum­huriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk defa geldiğim o gün gördüm ki geçen asırlara rağmen Ankara’da hala o cumhuriyet kabiliyeti devam edi­yor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü doğrultusunda Ankara halkı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’nden sonra, Temsil Heyeti’yle birlikte 27 Aralık 1919 tarihinde Anka­ra’ya geldi. Bu tarihten itibaren Ankara, Milli Mü­cadele’nin yönetim merkezi oldu. TBMM Ankara’da açıldı. Hem devletle hem de Kurtuluş Savaşı’yla ilgili önemli kararlar burada alındı ve uygulandı. Kurtuluş Savaşı günlerinde Ankara, resmen olma­sa bile gerçekte Türkiye Devleti’nin yönetildiği bir başkent gibiydi.

Buna göre;
I. Milli Mücadele’nin Ankara’dan idare edildiği,
II. TBMM’nin Ankara’da açıldığı,
III. Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi’nden sonra Temsil Heyeti’yle birlikte Ankara’ya geldiği
yargılarından hangileri söylenebilir?

Osmanlı hanedanı ve saltanatının devam ettirilme­sine çalışmak, elbette Türk milletine karşı en büyük kötülüğü işlemekti. Çünkü millet her türlü fedakarlı­ğı göze alarak istiklalini kazanmış olsa da saltanat sürüp gittiği takdirde, bu istiklale, kazanılmış gözüyle bakılamazdı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yukarıdaki sözünden yola çıkılarak aşağıdakilerden hangisi söylene­mez?