Osmanlı toplumunda Müslümanlar, gayrimüslimler, şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar farklı türde kıyafetler giyerlerdi.
Bu bilgiye göre Osmanlı toplum yapısıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

Mustafa Kemal, Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahat sırasında şapkayı halka tanıtmış ve Türk toplumunun çağdaşlaşması yolunda kılık kıyafet konusunda yapılacak yeniliklerin önemi üzerinde durmuştur.
Bu durum Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinin göstergesi olamaz?

Mustafa Kemal’in şapkayı tanıtmak için yaptığı Kastamonu gezisinden kısa bir süre sonra ülkedeki tüm memurlar herhangi bir emir almaksızın şapka giymeye başladılar. Mustafa Kemal’in Kastamonu’dan başkente dönüşünde Ankaralılar kendisini yeni satın aldıkları şapkalarıyla karşıladılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi 25 Kasım 1925 tarihinde, Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun’u kabul etti.
Yalnızca bu bilgilere dayanarak kılık kıyafet konusundaki yenilik çabalarıyla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılır?

TBMM’nin 26 Aralık 1925 tarihinde kabul ettiği bir kanunla Hicri ve Rumi takvimler yerine 1 Ocak 1926 tarihinden itibaren Miladi Takvim’in kullanılmasına karar verildi. Aynı kanunla güneşin batışına göre ayarlanan alaturka saat sistemi yerine uluslararası saat sistemine geçildi.
Paragrafta verilen yeniliklerin temel hedefi aşağıdakilerden hangisidir?

Osmanlı Devleti’nde uzun yıllar halk eğitimi konusunda büyük yararlılıkları görülen tarikatlar, devletin yıkılış döneminde kuruluş amaçlarından uzaklaştılar. Tarikatlar içerisinde faaliyet gösteren bazı kişiler İslam dininin emirlerini hiçe sayarak büyücülük, falcılık ve muskacılık gibi işlerle uğraşmaya başladı. Bu arada ülke içerisinde bulunan türbeler de cahil halk tarafından hastalıklara şifa bulmak, bir isteğin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla ziyaret ediliyor ve bu türbelerde yatan ölülerden çare bekleniyordu.
Bu bilgilere göre tekke ve zaviyelerle değişim süreci ile ilgili olarak aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılamaz?

Türk toplumunda 1934 yılına kadar soyadı kullanılmıyordu. 21 Haziran 1934 tarihinde Soyadı Kanunu çıkarılarak herkesin bir soyadı olması zorunlu hale getirildi.

Soyadı Kanunu ile birlikte;
I. Hukuk alanındaki birliğin sağlanması,
II. Kişilerin devletle olan ilişkilerinde karışıklığın önlenmesi,
III. Türkçe’nin kullanım alanının genişletilmesi,
IV. Toplumda sınıf farkına yol açabilecek durumların engellenmesi,
yargılarından hangisinin amaçlandığı söylenebilir?

Yukarıdaki diyagramda “?” ile gösterilen alana aşağıdakilerden hangisi yazılmalıdır?

21 Haziran 1934’te kabul edilen Soyadı Kanunuyla her ailenin bir soyadı alması zorunlu hale getirildi. Böylelikle yurttaşların eşit olması yolunda önemli bir adım daha atılmış oldu.
Buna göre Soyadı Kanunun aşağıdaki ilkelerden hangisi doğrultusunda yapılan bir inkılap olduğu söylenebilir?

1934’te çıkartılan Soyadı Kanunu ile her aileye; rütbe, memur, ulus adları ile ahlâka aykırı ve gülünç olmayan Türkçe bir soyadı alma zorunluluğu getirilmiştir. Yine aynı yıl kabul edilen bir başka kanunla ağa, hacı, hoca, bey, paşa gibi unvanların kullanılması yasaklanmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi bu kararların alınma amaçlarından birisidir?

Aşağıdakilerden hangisi, Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesinin nedenlerinden biri değildir?

Atatürk’ün kadınlara olan bakış açısını açıkça ortaya koyduğu bu konuşmasını en iyi özetleyen ifade aşağıdaki seçeneklerin hangisinde verilmiştir?

Medeni Kanunun kabulü ile;
– Mirasta kız ve erkek çocuklarına eşit haklar tanındı.
– Tek kadınla evlilik yasal zorunluluk haline getirildi.
– Kadınlara istediği mesleği seçebilme hakkı tanındı.
Bu bilgiler göz önüne alındığında aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?

Atatürk, önceleri toplumsal yaşamda görev ve sorumluluk verilmeyen Türk kadınlarının, tüm meslek alanlarında çalışmalarını istemiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra da kadın haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bunun sonucunda, havacılık alanında Sabiha Gökçen, sosyal bilimler alanında Afet İnan gibi isimler önemli başarılar kazanmıştır.
Paragraftaki bilgilerden hareketle, Türk kadınının bu saygın konumunun sürekliliğinin sağlanabilmesi öncelikle aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesiyle, tek eşlilik ve resmi nikâh zorunluluğu getirilmiş, kadınlara evlenme, boşanma, mirasta eşitlik ve mahkemede şahitlik hakkı tanınmıştır.
Buna göre, sadece yukarıdaki bilgiler göz önünde bulundurulduğunda aşağıdakilerden hangisinin amaçlanmış olduğu söylenemez?

Yukarıdaki şemada numaralandırılmış olarak verilen ifadelerden hangisinin anlam bütünlüğünü bozduğu söylenebilir?